Hayatımızdaki Kararları Nasıl Alıyoruz? Benim 3 Favori Yöntemim
“Korku kapının önüne geldiğinde, cesaret onu açmak zorundadır.” - Winston Churchill
Karar almak, hayatımızın her anında yanımızda olan ve kaçamayacağımız bir gerçeklik. Bazı kararlar, “Bugün ne yiyeceğim?” kadar basit olabilirken (gerçi böyle söyleyince bile kolay gelmiyor) bazıları ise hayatımızı kökünden değiştirecek kadar büyük olabilir. Bu yazıda, yıllar içinde deneyip bana en çok fayda sağlayan üç karar alma yöntemimi sizlerle paylaşacağım.
Uyarı: Bu yöntemler tamamen bana ait. “Bu yöntemleri kullan ve bir yılda hayatın değişsin!” diyenlerden değilim. Ama belki, kendi karar alma yolculuğunuzda bir ipucu bulabilirsiniz.
Hayali Terazi Yöntemi: Artılar ve Eksiler Dengesi
Her zaman kafamda bir hayali terazi var. Bir karar alırken bu teraziyi kullanırım. Terazinin bir tarafına kararın artılarını, diğer tarafına ise eksilerini koyarım. Bu kararla ilgili aklıma gelen her şeyi – büyük ya da küçük – terazinin ilgili tarafına eklerim.
Artılar ağır bastığında, “Evet, bu doğru yön!” diyebilirim. Ama eğer eksiler daha ağırsa, işte o zaman kararı yeniden düşünmek gerektiğini hissederim. Özellikle hayati kararları alırken bu yöntem, hem çevremdeki insanlarla paylaştığım hem de kendim için kullandığım ilk adım. Artılar ve eksiler görünür hale geldiğinde, aslında kararın ne kadar açık olduğunu fark ediyorum.
Birçok insanın kafasında teraziye benzer bir sistem olduğuna eminim. Ama bu teraziyi oluştururken dürüst olmak çok önemli. Eksileri görmezden gelmek ya da bazı artıları abartılı olarak eklemek, bu dengenin anlamını yitiriyor. O nedenle, büyük ya da küçük, her şeyi terazinin ilgili tarafına eklemekten kaçınmayın.
Artılar ve Eksiler Listesi Nasıl Hazırlanır?
Bir liste oluşturmanın faydalı olabileceği zamanlar var. Dört büyük karar aldığımı hatırlıyorum: üniversite tercihimi yapmak, iş değiştirme kararı almak, başka bir şehre taşınmak ve önemli bir ilişkiyi sonlandırmak. Her seferinde, farklı renklerdeki kalemlerle çizdiğim basit çizelgeler kullanmıştım. Bazı artılar hayatımdaki en küçük detaylarla ilgiliydi: “Bu iş beni daha çok yürüyüşe zorlar.” Ama sonunda, küçük artılar bir araya geldiğinde büyük bir fark yaratıyor.
Analitik Hiyerarşi Süreci (AHP) gibi yöntemler de bu süreci daha sistematik hale getirmeye yardımcı olabilir. AHP, karmaşık kararları analiz ederken, kriterleri ve alternatifleri karşılaştırarak öncelik sıralaması yapmamızı sağlar. Benzer şekilde, Veri Tabanlı Karar Verme (DDDM) yöntemi de kararlarımızı veriye dayalı olarak almamıza imkan tanır. Bu iki yöntem, özellikle karmaşık ve çok fazla değişkeni içeren karar alma süreçlerinde oldukça işe yarar olabilir. Veriye dayalı bir yaklaşım, öznelliği azaltarak daha net ve ölçülebilir sonuçlara ulaşmamıza yardımcı olur.
Aynadaki Adamla Yüzleşmek: Cesaret ve Dürüstlük
Belki biraz tuhaf gelebilir ama ikinci yöntemim, aynadaki kendimle konuşmak. Aynada gözlerimin tam içine bakarak kararı alıyorum ve sonrasında o kararın hayatımı nasıl etkilediğini hayal ediyorum. Bu pratiği yaparken, kendime olabildiğince dürüst olmaya çalışıyorum. Aynada kendime şu soruları soruyorum: ‘Bu kararı alırsam gelecekteki ben mutlu olacak mı?’, ‘Bu karar beni daha iyi bir versiyonuma yaklaştırıyor mu?’ Bu sorulara içtenlikle cevap verdiğimde, içimde beliren duygular bana en doğru yolu gösteriyor. Aynada gördüğüm kişinin gözlerindeki ifadeye dikkat ediyorum; eğer bir mutluluk ya da huzur hissi görüyorsam, bu kararı doğru olarak kabul ediyorum. Çoğu zaman, o gözlerin içine bakmak cesaret gerektiriyor – çünkü orada gördüğüm şeyler, gerçek hislerimin en saf hali oluyor. O gözler ne kadar gülüyor? Yoksa hüzünden buğulanıyor mu?
Bu yöntemi sıkça kullanırım, özellikle zor kararlarda. Aynadaki kadının gözlerinde bir hüzün ya da şüphe gördüğümde, o yönden uzaklaşmak gerektiğini bilirim. Kendimize göründüğümüz kadar doğru olabiliriz. Kötü bir karara cesurca devam etmektense, gözlerimize bakarak doğrudan yana olmamız gerekiyor.
Aynı zamanda bu yöntem, benim için en güçlü içsel rehberlerden biri. Bir bakıma gelecekteki beni hayal etmeye ve o haliyle iyi hissedip hissetmeyeceğimi önceden anlamaya çalışıyorum. Bu cesaret isteyen ama sonucunda gerçek bir doğruluk sunan bir deneyim.
Delphi Yöntemi de bu konuda ilham verici olabilir. Bu yöntem, uzman bir panelin anonim olarak görüşlerini paylaşması ve bu görüşlerin birden fazla turda değerlendirilmeye alınması şeklinde ilerler. Her bir turda, uzmanların önceki sonuçlara göre yeniden düşünmeleri ve fikirlerini geliştirmeleri sağlanır. Bu şekilde, aynada kendinizle yaptığınız konuşma gibi, dışarıdan gelecek tepkilere göre kararınızı yeniden değerlendirebilirsiniz. Her zaman kendimize karşı objektif olamayabiliriz, bu nedenle farklı bakış açıları önemli olabilir.
Kendini Sevmek mi? Yoksa Diğerlerini mi? – Samantha Yöntemi
Son yıllarda en çok benimsediğim öğretilerden biri, Sex & The City dizisinden esinleniyor. Samantha karakterinin sevgilisiyle yaşadığı sahnede, “Richard seni çok seviyorum ama kendimi daha çok seviyorum” dediği anı hatırlayanlar vardır. Bu söz, hayatımın birçok noktasında sığınma noktam oldu.
Birini ya da bir yeri sevmek çok güzel bir şey, ama bu sevgi eğer kendime olan sevgimi gölgelemeye başlıyorsa, işte orada bir şeyleri değiştirmek gerektiğini hissediyorum. Örneğin, bir ilişki içerisinde sürekli olarak kendi isteklerimden feragat ediyorsam ve bu durum beni mutsuz ediyorsa, kendime olan sevgimi ikinci plana atıyorum demektir. Bu durumda, hem kendimle hem de ilişkimle ilgili önemli bir karar alma zamanı gelmiş olabilir. Samantha’nın sözleri, bazen almamız gereken ama cesaret edemediğimiz kararları bize hatırlatıyor. Bir karar almadan önce, o kararın kendi iyiliğimize olup olmadığını düşünmek gerek.
Kendini Sevmek Ne Demek?
Kendimizi sevmek, bencillik değil; aksine sağlıklı bir benlik bilincidir. Bir başka şeyi ya da kişiyi sevmenin yolu, önce kendimize özen göstermekten geçiyor. Bu özen ve sevgiyi yok sayarak yaşamak, uzun vadede kendimize zarar vermekten başka bir şey getirmez.
Burada Normatif Karar Verme Modeli gibi liderlik kararlarını etkileyen yöntemlerden de faydalanabiliriz. Victor Vroom tarafından geliştirilen bu model, kararların ne zaman ve nasıl alınması gerektiğini belirlemek için çeşitli kriterleri dikkate alır. Bu kriterler, liderin bilgi seviyesi, grubun uzmanlığı ve grubun karar üzerindeki desteği gibi faktörleri içerir. Kendimizi sevmek, bazen bu tür kararları alırken başkalarının etkilerini de göz önünde bulundurmayı gerektirir. Ama unutulmamalı ki, bir lider olarak öncelikle kendimizi sevmeli ve bu sevgiyi dengelemeliyiz.
Kararların Sorumluluğunu Almak: Heyecan ve Korku Bir Arada
Karar almak, bazen korkutucu olabilir – çünkü her karar, belirli bir sorumluluğu da beraberinde getirir. Ama aldığımız kararlar ne olursa olsun, onlara sahip çıkmak bence hayatı daha anlamlı kılan en önemli noktalardan biri. İster doğru ister yanlış olsun, eksik ya da fazla, bu kararlar bizim. Sadece bizim.
Kabul ediyorum, sorumluluk korkutucu olabilir. Ama bu korkunun içinde büyük bir heyecan da yatıyor. Mesela, yeni bir işe başlama kararı alırken yaşanan korku ve belirsizlik duygusunun yanında, o yeni başlangıcın getirdiği fırsat ve gelişim olasılığı da heyecan vericidir. Bu ikisi birlikte ilerler ve çoğu zaman bizi daha güçlü ve motive bir hale getirir. Çünkü bu kararlar sayesinde yaşamımızın gidişatına biz yön veriyoruz. Başkalarının değil, bizim belirlediğimiz yolda ilerlemek büyük bir cesaret işi olabilir ama aynı zamanda tarifsiz bir özgürlük de getiriyor.
Doğal Karar Verme (NDM) gibi yöntemler, özellikle belirsizlik altındaki karar süreçlerinde oldukça faydalıdır. Bu yöntem, deneyim ve sezgilere dayalı karar alma sürecini destekler. Uzmanların hızlı ve dinamik bir ortamda nasıl karar aldıklarını anlamak, kendi iç güdülerimize daha çok güvenmemize yardımcı olabilir. NDM, bazen sezgilerimizin değerini yeniden keşfetmemiz için harika bir araçtır.
Bir sonraki kararda daha fazla cesaretle, daha fazla gülümsemek dileğiyle.
Düşüncelerinizi Paylaşın: Siz Nasıl Karar Alırsınız?
Bu üç yöntem benim karar alma süreçlerimde bana yol gösteren favorilerim. Sizlerin de karar alırken kullandığınız yöntemler varsa, lütfen yorum bölümünde paylaşın. Belki de birbirimize ilham olabiliriz! Karar almak, zaman zaman zor ama bir o kadar da geliştirici bir deneyim. Kendi iç sesimizi duymak ve hayatımızı bu sesi dinleyerek şekillendirmek ise en büyük kazanç.
Sevgiyle ve cesaretle kalın!
Kaynaklar